AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, milletin huzurunda yeni bir kadro ile yeni dönemi kucaklayacağını söyledi.
Çelik, Cumhurbaşkan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklama yaptı.
Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gelecek döneme ilişkin çalışmalar hakkında MKYK üyelerine bilgi verdiğini söyleyen Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'nda (MYK) görev alacak isimleri paylaştı.
Çelik, partisinin büyük kongresini gerçekleştirdiklerini anımsatarak, "Artık önümüzdeki dönemde 2023 seçimleri, 2024 seçimleri ile ilgili olarak bu MKYK'mız partimizin en üst yönetim organı olarak içinden çıkardığı MYK'mızla birlikte bütün bu siyasi süreçleri yönetecek." dedi.
Geçmiş dönemde görev yapan MKYK'nin tarihi olaylara şahitlik ettiğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi:
"Örneğin 30 yıldır işgal altında olan Karabağ topraklarının kurtarılması şeklindeki bir süreci MKYK üyeleri olarak çok ayrıntılı bir şekilde takip etmiştik. Bu çok tarihi bir olaydı. Nitekim milletimizin büyük arzusu olan Ayasofya'nın yeniden cami olarak işlevine devam etmesi, asli işlevine dönmesi milletimizin büyük bir talebiydi. Geçmiş dönemdeki MKYK'mız bu süreci yakından takip etti, bu süreçle ilgili siyasi tartışmaları yönetti. Yine Doğu Akdeniz'deki gelişmeler hem siyasi tarihimizde hem Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde çok önemli yer edinen, edinmeye devam eden gelişmeler. MKYK'mız partimiz adına bunları da yönetmişti, bütün bu süreçleri."
Çelik, Diyarbakır annelerinin selamlarını aldıklarını, başlarının üzerine koyduklarını belirterek, "Onların bugün için gönderdiği selamın son derece kıymetli olduğunu biliyoruz." dedi.
Kongrede, Cumhur İttifakı'nın birliğinin ve beraberliğinin altının çizildiğini aktaran Çelik, "Geleceğe dönük irademizin altı çizildi ve bu şekilde milletimizin huzurunda yeni bir kadro ile AK Parti yeni dönemi kucaklayacak. Yeni dönemde bu politikaları MKYK'mız ve MYK'mız takip edecek. Bu MKYK'dan sonra arkadaşlarımız bir tanışma yemeği yiyecekler ve bu güzel günü, bu özel günü bu şekilde tamamlamış olacağız." diye konuştu.
Çelik, kabine değişikli tartışmalarına ilişkin soru üzerine, şunları kaydetti:
"Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın takdirinde bir konu. Benim onunla ilgili var ya da yok demem ya da şu tarihte olacak demem gibi bir şey söz konusu değil. Ama siz de hepiniz bilirsiniz, hepiniz uzun zamandır Ankara'da görev yapıyorsunuz. Bu tip durumlardaki bütün tahminler boşa çıkar, ne zaman yapılacağı, nasıl yapılacağı tamamen Cumhurbaşkanımızın takdirindedir. O listelerin de her zaman yanlış olduğunu, çoğu kez uydurma olduğunu hepiniz görmüşsünüzdür. Ankara siyasetinin cilvelerinden bir tanesi bu kabine revizyonun ne zaman olacağını düşünmek ve değerlendirmek, bunu konuşmak, bununla ilgili tahminlerde bulunmak. Ama dediğim gibi o, Cumhurbaşkanımızın takdirinde olan bir konudur."
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi ve çekilme usulüne ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine Çelik, çekilmede usule ilişkin bir problemin olmadığını ifade etti.
Egemen bir ülke olarak Türkiye'nin bu hakkını kullanmasının önemli olduğunu dile getiren Çelik, "Hepimizin odaklanması gereken konu, kadınların kazanımlarının daha çok nasıl artacağıdır, kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili daha çok ne yapacağımız konusudur. Kadınların kazanımlarının artması ya da kadına şiddetin önlenmesi politik bir tercih değildir, ahlaki bir zorunluluktur. Siyaset kurumu, hükümet bunu farklı enstrümanlarla yapabilir." diye konuştu.
Enstrümanların değişmesinin bu hedeften ayrılma anlamına gelmediğine vurgu yapan Çelik, şöyle devam etti:
"Burada çok netiz, kim ne derse desin kadın haklarını güçlü bir şekilde savunuyoruz, bunu ahlaki bir zorunluluk olarak görüyoruz, bunun altını çiziyoruz. Buradaki pozitif ayrımcılığın da altını çiziyoruz. Çünkü sistematik olarak geri bırakılmış, şiddetle karşı karşıya kalmış, kazanımları çeşitli sebeplerle tarih içerisinde ellerinden alınmış kadınlara herhangi bir şekilde bir pozitif ayrımcılık uygulamak herhangi bir dengeyi bozan, herhangi bir şekilde yanlış siyaset sonucu doğuran bir mesele değildir. Tam tersine bu kavramlar kadınların büyük mücadelesi, onurlu mücadelesi, görkemli mücadelesi sayesinde elde edilmiştir."
Bu konudaki eleştirilerin bir kısmının iyi niyetli olduğunu bildiklerini anlatan Çelik, iyi niyetli olan bu eleştirilerin hepsine saygı duyduklarını vurguladı.
"Ahlaki ve insani bir zorunluluk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, başbakan olduğu dönemden itibaren hükümetlerin yaptığı işlerin ve bu konuya verdiği önemin açık olduğunu dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem kamusal hayatta hem siyasi hayatta kadınların yer almasıyla ilgili, kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili, kadın haklarının korunmasıyla ilgili, bu bizim için sadece politik bir tercih değil bu bizim için aynı zamanda ahlaki ve insani bir zorunluluk. Biz politik istikametimizi ahlaki ve insani bu zorunluluğun üzerine yerleştiriyoruz. Burada kesin ve net bir şekilde söylemek isterim ki kadın haklarından taviz vermek, kadına şiddetle mücadelede üstümüze düşen bir şey var ve bunu yapmıyorsak bundan vazgeçmek kesinlikle bu ahlaki zorunluluktan, bu ahlaki hattan ayrılmak anlamına gelir."
Çelik, bu bilinçle hareket ettiklerini dile getirerek, "Bunun enstrümanı yasalar olur, uluslararası sözleşmeler olur, Türkiye'de bunun takdirini yapacak olan tabii ki Türkiye'yi yöneten hükümettir. Biz burada kadın haklarını güçlü şekilde savunmaya devam edeceğiz, kadınlarımızın kazanımlarını korumaya ve artırmaya güçlü şekilde devam edeceğiz. Aynı şekilde kadına karşı şiddetle mücadele konusunda bileşenlerle birlikte istişare etmeye, bununla ilgili olarak yapılması gerekenler konusunda üstümüze düşeni her zaman olduğu gibi yapmaya ve daha fazlası gerekiyorsa onu da yapmaya hazır olduğumuzu ifade edeceğiz." dedi.
Meselenin öncelikle kültürel olduğunu belirten ve aileden, çocukların yetiştirilmesinden, sokaktaki gündelik hayattan başlayarak bir duyarlılık oluşturulması gerektiğine işaret eden Çelik, her türlü yapıcı eleştiri ve fikre de açık olduklarını söyledi.
Çelik, bu konuda enstrümanların ne olduğundan ziyade hedefin güçlü bir şekilde korunması gerektiğine dikkati çekerek, kanunlarla ilgili atılması gereken adımların atılabileceği konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok net beyanlar verdiğini hatırlattı.
Mücadelenin çok boyutlu şekilde sürmesi gerektiğini dile getiren Çelik, İçişleri Bakanlığı bünyesinde yapılan çalışmalara değindi.
"Tavizsiz şekilde mücadele edeceğiz"
Kadını şiddetten korumanın, insanlığı koruma vazifesi olduğunun farkında olduklarını belirten Çelik, "Kadına karşı şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz, tavizsiz şekilde mücadele edeceğiz, sıfır toleransla mücadele edeceğiz. Bu kararlılığımız için kültürel çalışma yapılması gerekiyorsa üstümüze düşeni yapmaya hazırız, yasa çıkarılması gerekiyorsa daha fazla onu da çıkarmaya hazırız. Başka kurumların başka şekilde harekete geçmesi gerekiyorsa onu da o şekilde değerlendirmeye hazırız." diye konuştu.
Çelik, ilgili bakanlıkların tüm hassasiyetiyle bu konuları takip ettiğini dile getirerek, "Bu bir politik tercih değil, bizim politik olarak böyle de olsa olur, böyle de olsa olur dediğimiz bir tercih değil. Bu ahlaki ve insani bir zorunluluktur, önce ahlaki ve insani zorunluluk gelir, politik tercih onun üzerine oturur." dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Türkiye'nin yaklaşan Fransa seçimlerine müdahale edebileceğine ilişkin açıklamalarına yönelik değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Sayın Macron'un Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı son video konferans görüşmesi son derece olumlu geçmişti. Hatta birtakım sorunların ve söylemlerin paranteze alınması ve olumlu gündeme, olumlu ajandaya odaklanılması şeklinde güçlü bir duruş sergilenmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse hepimiz Sayın Macron'un oradaki çizgisini korumasını çok arzu ederiz. Çünkü orada bölgemizdeki büyük sorunlar, yani Akdeniz'deki, Suriye'deki, Libya'daki sorunlar konusunda tabii ki köklü ilişkilerimiz olan, müttefikimiz olan Fransa'yla biz samimi ve yapıcı bir diyalog içerisinde olmak isteriz, yakın bir çalışma içerisinde olmak isteriz."
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhataplarıyla diyaloğa her zaman açık ve hazır olduğunu söylediğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Sayın Macron'un açıklamasının o son video konferansta ortaya koyduğu çizgiyle uyumlu olduğunu söyleyemeyeceğim. Burada Türkiye'nin işte orada bir stadyumdaki bir caminin Türkiye'nin arka bahçesi gibi kullanıldığı şeklindeki yaklaşım son derece yanlış bir yaklaşımdır. Avrupa'daki aşırı sağcıların dilidir bu, Avrupa'daki faşistlerin dilidir. Biz bu konuda açık bir diyalog içerisinde olmak isteriz Fransız yönetimiyle."
Fransa'nın bir parçası olan Müslüman toplumunun Avrupa kültürüne, Fransa'ya katkıda bulunmak isteyen barışçıl ve son derece iyi nitelikli insanlardan oluştuğunu anlatan Çelik, "Bu şekildeki söylemler maalesef onları da rahatsız eden, Fransa'daki kamu düzeninin dengesini de bozan, bizim ikili ilişkilerimize de gölge düşüren ve önceki bahsettiğim yapıcı açıklama çizgisiyle uyum içerisinde olmayan bir yaklaşım." dedi.
"Diplomatik dilde ve teamülde yeri yok"
Çelik, seçimlere müdahale iddialarıyla ilgili de "Seçimlere müdahale ile ilgili herhangi bir devlet bir başka devleti suçluyorsa ortaya somut bir kanıt koysun. 'Ben böyle tahmin ediyorum, böyle düşünüyorum, böyle değerlendiriyorum' gibisinden bir yaklaşımın diplomatik dilde ve teamülde yeri yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Herhangi bir somut kanıt olmadan bu iddiaları öne süren devletlerin kendi demokrasisinin ne kadar kırılgan ve seçim sisteminin güvenliğinin ne kadar zayıf olduğunu söylemiş olduğunu belirten Çelik, "Dolayısıyla biz bunun düzeltilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Umarız bu ifadeyi düzeltirler. Bizim hiç kimsenin iç işlerine, seçimlerine karışmak gibi bir arzumuz söz konusu olamaz. Tabii ki her ülkede Türkiye'yle daha uyumlu çalışabilecek yönetimler iş başında olsun isteriz, tabii ki bölge sorunlarını beraber aşabileceğimiz yapıcı yönetimler iş başında olsun isteriz." dedi.
Çelik, "Herkesin kendi demokrasisine önce kendisinin saygı duyması gerekir. Bu şekildeki ifadeler aslında kendi demokrasilerine saygı konusunda kusur işleyen ifadelerdir." diye konuştu.