Altun, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Çelik, Altun'un, İletişim Başkanlığı görevinden bu yana ilk defa bir televizyon programına katıldığını hatırlattı.
Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kurulan bir kurum olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, güçlü ve büyük Türkiye ideali noktasında çok önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Altun, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye çok önemli bir çığır atlamıştır. Hükümet sistemi sorununu bu anlamda çok net bir şekilde çözdüğü bir adımdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'nin yeni dönemde hem içeride hem dışarıda hükümetinin imkan ve kabiliyetleri artmıştır. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile aslında hükümetimizin icraatlarının çok hızlı ve denetlenebilir olduğu bir yapılanma ön plana çıkmıştır." diye konuştu.
İletişim Başkanlığının devletin geçmişten getirdiği bazı kabiliyetleri devralan, bir geleneği de tevarüs eden bir kurum olduğunu anlatan Altun, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün yürüttüğü işlevlerin tümünü devralındığını, Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki basın müşavirliğinin fonksiyonlarının üstlenildiğini söyledi. Altun, daha önce bir başbakan yardımcısının koordine ettiği Anadolu Ajansı, TRT ve Basın İlan Kurumu gibi kurumlarla ilişkiyi hükümet adına sürdüren, koordine eden ve yeri geldiğinde denetimini yapan bir kurum olduklarını ifade etti.
"İletişim Başkanlığı, stratejik iletişimin kurumsal hale gelmesinin somutlaşmış hali"
İletişim Başkanlığının ülkenin kamusal iletişim standartlarını belirlemek ve yürütmek gibi bir fonksiyona sahip olduğunu belirten Altun, şunları kaydetti:
"İletişim Başkanlığı, stratejik iletişimin Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla kurumsal hale gelmesinin somutlaşmış hali. Bu yönüyle baktığımızda 'Başkanlığın yaptığı en önemli fonksiyon nedir?' diye sorarsanız, buna vereceğim cevap şudur; Türkiye markasını daha da güçlendirmek, Türkiye'nin itibarını uluslararası alanda daha da artırmak için fonksiyon icra ediyoruz. Bu anlamda kamu diplomasisinin imkan ve tekniklerini kullanarak, Türkiye'nin dünyadaki yerini, dünya halklarına anlatmaya çalışıyoruz. Kamu diplomasisini yürütürken, Türkiye'nin marka değerini artırmaya dönük çalışmalar yaparken bir taraftan pozitif birikimimizi, olumlu geçmişimizi ve halihazırdaki imkanlarımızı tanıtmak, diğer taraftan da elbette Türkiye'ye karşı birtakım mahfillerden kaynaklanan olumsuz tezlere, dezenformasyon çabalarına, kara propaganda girişimlerine de karşı mücadele etmek önemli fonksiyonumuz."
"CİMER sürecinin kısalması için gayret sarf ediyoruz"
Altun, devlet ve millet arasındaki iletişimi daha nitelikli hale getirmek için halkın taleplerini, hükümetin ilgili organlarına, birimlerine ulaştırmak noktasında ciddi bir fonksiyon üstlenmeye çalıştıklarını, CİMER'in bu anlamda katılımcı demokrasinin son derece nitelikli örneklerinden biri olduğunu belirtti.
İletişim Başkanı Altun, CİMER'e 2019'un Eylül ayına kadar 2 milyon 270 bin olan başvuru sayısının dün itibarıyla 2020 yılında 4 milyon 270 bine yükseldiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Yani yüzde 90'lık bir artıştan bahsediyoruz. Bu anlamda baktığımızda taleplerin, yeri geldiğinde şikayetlerin gündeme geldiğini görebiliyoruz. CİMER üzerinden gelen talepleri, yeri geldiğinde şikayetleri ilgili kurumlara yönlediriyoruz, ilgili kurumlar cevaplarını veriyorlar, aksiyonlarını alıyorlar ve bir şekilde bu anlamda sağlıklı, nitelikli bir süreç işliyor. Biz bu sürecin daha da kısalmasını, daha da etkin bir şekilde işlemesini sağlamaya dönük yoğun gayret sarfediyoruz."
Altun, yabancı misafirlerine CİMER'i anlattıklarında çok olumlu dönüşler aldıklarını vurgulayarak, "Önümüzdeki dönemde CİMER modelini farklı ülkelere tabiri caiz ise ihraç etmeye, bir anlamda da o ülke demokrasilerine katılımcı bir kültür geliştirmek üzere sunmak istiyoruz. Bu noktada da her türlü iş birliğine açık olduğumuzu da muhattaplarımıza net olarak ifade ediyoruz." diye konuştu.
"CİMER'in Türkiye'deki pozisyonu uluslararası alanda da takdir edilen bir süreç"
Altun, CİMER'in sadece bireysel başvuruların alındığı bir platform değil, aynı zamanda gerçek anlamda milletin kendilerini nasıl gördüğüyle ilgili çok gerçek bir veri bütünü olduğunu söyledi.
Bu verinin analizi üzerinden hangi alanlara daha fazla yoğunlaşmak gerektiği, hangi meselelerde, hangi adımların atılması gerektiğiyle alakalı önlerine çok net bir rehber çıktığını aktaran Altun, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda son derece hassastır. Kamuoyunun yaklaşımını, temel meselelere verdiği reflekslerin ne olduğunu anlamak, dinlemek noktasında çok net bir perspektife sahiptir. CİMER de bu noktada çok önemli bir zemin sağlıyor.
CİMER süreçlerini yönetirken önümüze koyduğumuz iki temel başarı kriteri var. Birincisi başvuruların en hızlı, etkin şekilde sonuçlandırılması, ikincisi de ilgili kurumların CİMER çerçevesinde kendilerine gelen talepleri, şikayetleri yerli yerinde karşıladıklarının tam olarak garanti altına alınması. Nihayetinde bu yaşayan, dinamik bir süreç fakat bu noktada CİMER'in Türkiye'deki pozisyonu uluslararası alanda da takdir edilen bir süreç. Bu noktada farklı ödüller de aldı CİMER. Hem Birleşmiş Milletler Telekomünikasyon Ajansından hem Uluslararası Halkla İlişkiler Derneğinden altın madalya, birincilik ödülleri aldı. Bu noktada CİMER'in uluslararası alandaki başarısı tescillendikçe biz de bu sürece ilişkin daha da fazla yatırım gerektiğini de görüyoruz. Ama gün sonunda şunu çok açık ve net şekilde söylememiz lazım, nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımızın yönetim modeli, halkımızın istek, talep ve yönlendirmelerine bağlı olarak şekillenen bir modeldir. Dolayısıyla CİMER de bunun aracı bir platformdur."
CİMER'in geliştirilmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çok net katkısının olduğunu aktaran Altun, bu platformu geliştirmek noktasında çalışmalarını sürdürdüklerini aktardı.
"Devletin söylem birliğini tesis etmek"
Altun, İletişim Başkanlığının bir başka fonksiyonunun da medya alanının regülasyonu olduğunu ifade ederek, basın meslek alanında profesyonellerin çalışma koşullarının iyileştirilmesinden akreditasyonlarının yürütülmesine, medya sektörünün yeni dönüşümlere hazırlanmasına kadar bu noktada ciddi bir fonksiyon icra etmeye çalıştıklarını söyledi.
Bir taraftan da medyanın bilgilendirilmesi noktasında da bir gayret sarf ettiklerini dile getiren Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Devletin söylem birliğini tesis etmek ve bu anlamda kamu kurum ve kuruluşlarının kamusal iletişim standartlarını belirlemek ve yürütmek bizim önemli fonksiyonlarımızdan biri. Bu noktada kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini temin etmek, hiç kuşkusuz hükümetimizin en önemli fonksiyonlarından biri. Bunu yürütürken tabii ki esas olan bir söylem birliğinin tesis edilmesidir. Söylemsel dağınıklık esasında sadece kamuoyunu yanlış bilgilendirmeyi beraberinde getirmez, aynı zamanda bu stratejik kültür açısından da son derece önemlidir. Sizi dış güçlerin manipülasyonuna, müdahalesine açık hale getirir. Bu noktada devletin söylem birliğinin tesisi oldukça stratejik ve milli güvenliğimizle ilgili de bir meseledir. Dolayısıyla bu fonksiyonunun icra edilmesi hususunda da gayret sarf ediyoruz Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla."
Yaşanan herhangi bir sorun ya da açıklanacak olumlu gelişmenin de kurumun uhdesinde bulunduğunu dile getiren Altun, bunun bütün açıklamaların İletişim Başkanlığınca yapılacağı anlamına gelmediğini kaydetti.
Altun, bakanlıklar, başkanlıklar, ofisler ve politika kurullarının kendi faaliyet alanlarıyla ilgili açıklamalar yaptığını, kamuoyunu bilgilendirdiklerini vurgulayarak, yeni hükümet sistemiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatlarıyla bu sürecin bir koordinasyon, eş güdüm içinde işlemesi için kurumun kolaylaştırıcı vazifesi gördüğünü anlattı.
Altun, hedeflenenin, çoğulcu bir mantığı, bir söylem birliği etrafında kamuoyuyla paylaşmak olduğunu, bunun için de kurumun kurulduğunu dile getirdi.
"Türkiye, iddia sahibi olarak ortaya çıktı ve bölgesel bir güce dönüştü"
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı'nın kurulmasına ilişkin soru üzerine, kara propagandayla mücadelenin faaliyet alanlarında olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde çok ciddi bir dönüşüm geçirdiğini, 2002 sonrasında yaşanan bu dönüşümün ülkeyi adeta yeni bir lige taşıdığını belirten Altun, şöyle devam etti:
"Türkiye yeni dönemde eski dönemden farklı olarak ekonomi, dış politika ve güvenlik alanlarında adeta özerkleşti. Kendi özgün politikalarını milli çıkarları etrafında hayata geçirebilir hale geldi. İddia sahibi olarak ortaya çıktı ve bölgesel bir güce dönüştü. Türkiye'nin bölgesel güce dönüşmesi uluslararası alanda denklemleri değiştirdi. Bu ciddi rahatsızlıkları da beraberinde getirdi. Bağımlılık tuzağı içerisindeki bir Türkiye, öngörülebilir bir Türkiye, tamamen belli Batı başkentlerinden emir alan bir Türkiye bazı dış mahfiller açısından tercih edilebilir bir Türkiye'ydi. Fakat Cumhurbaşkanımızın siyasi liderliği, milletimize, halkımıza sürekli açıkça beyan ettiği siyaset felsefesi tam da bu yaklaşımla mücadele esasına dayanıyordu. Bu yaklaşımla mücadele ede ede, kavga ede ede Sayın Cumhurbaşkanımızın siyaset felsefesi adeta galip geldi ve Türkiye bir yandan ekonomide, bir yandan dış politikada, bir yandan güvenlik politikalarında bir özerkleşme yaşadı. Bu süreç beraberinde vesayetten ayrılma süreciyle birlikte işledi. Bir demokratikleşme süreciyle beraber işledi."
Altun, halkın iktidarın merkezine oturduğu bir süreç yaşandığını, bunların da Türkiye'nin dönüştüğü bir fotoğrafı gösterdiğini anlatarak, bu dönüşümün stratejik sonucunda da Türkiye'nin bölgesel bir güç olduğunu kaydetti.
Bölgesinde etkin bir aktör olan Türkiye'nin önüne yeni olan küresel bir güç olma hedefini koyduğunu ifade eden Altun, bu açıdan atılan adımlardan da rahatsızlık duyulduğunu söyledi.
Altun, "Eğer siz bir güç mücadelesine giriyorsanız, bu mücadelede ben de varım diyorsanız, birilerinin size hiç adım atmadan, herhangi bir şekilde mücadele vermeden, 'Buyrun gelin sizde baş köşeye oturun' demesini beklememelisiniz. Burada bir mücadele süreci söz konusudur." dedi.
Bu mücadele sürecini Türkiye'nin önüne koyulmaya çalışılan engellerde gördüklerini, son 7-8 yıldır yaşananların bunun bir özeti olduğunu, 2013'teki Gezi kalkışmasının Türkiye'nin bölgesel güç olmaktan küresel güç olmasına doğru yürüyüşünü engellemeye yönelik bir girişim olduğunu belirten Altun, 17-25 Aralık kumpas girişiminin, 6-8 Ekim olaylarının bunun başka bir yansıması olduğunu söyledi.
Altun, oryantasyonları farklı olan terör örgütleri DEAŞ'ın, PKK'nın ve FETÖ'nün bir araya gelerek ortak hareket edip, Türkiye'de ardı ardına terör faaliyetlerine girmesinin bunun başka bir yansıması olduğuna işaret etti.
15 Temmuz darbe girişiminin de Türkiye'nin uluslararası alandaki stratejik pozisyonuna karşı atılan bir adım olduğunu dile getiren Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinin bu anlamda Türkiye'nin bu yürüyüşünü daha tahkim etmek ve kavi hale getirmekle ilgili olduğunu, bunu yaparken de meydan okumalarla ve engellerle karşılaştığını anlattı.
"Sokak kalkışmalarına, darbe girişimlerine zemin hazırlayanlar ortadan kalkmadı"
Prof. Dr. Fahrettin Altun, bu engelleri üretmeye, bu bentleri çekmeye çalışanların, Türkiye'de sokak kalkışmalarından darbe girişimlerine, terör eylemlerine kadar bir çok olumsuz hadiseye zemin hazırlayanların ortadan kalkmadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu mahfiller hala varlar. Bir yerlerde Türkiye karşıtı pozisyonlarını sürdürmeye gayret sarfediyorlar. Bunu yaparlarken ellerindeki yürüttükleri mücadele Türkiye'ye karşı bir olumsuz iletişim enformasyon savaşı üretmek ve yürütmek. Kara propaganda, dezenformasyon faaliyetleri yürütmek. Bunlara karşı bizim elbette bir mücadele zorunluluğumuz var. Bu mücadele reaksiyonel, tepkisel bir mücadele olamaz. Proaktif bir mücadele olması gerekir. Bu anlamda baktığımızda Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi tam da bu fonksiyonu icra etmek üzere uluslararası alanda Türkiye'ye karşı yürütülen bu kara propaganda savaşına karşı faaliyet yürütmek üzere konumlandırılmıştır. Bu kara propaganda faaliyetlerini yürütenlerin işbirlikçilerinin net olarak teşhis edilmesi ve işbirlikçileriyle devlet adına, halk adına mücadele edilmesi için kurulmuş bir yapıdır. Bu demokrasimizi, ülkemizi güçlendirecek bir adımdır, bir yapıdır. Buradan farklı anlamlar çıkarmak, bundan rahatsızlık duymak eğer iyi niyetliyseniz anlamlı değil. Türkiye'ye karşı yürütülen bu propaganda savaşını, yıpratma savaşını benimsiyorsanız, bu farklı siyasi ideolojik saiklerle size sıcak geliyorsa Türkiye'de olduğunuz, faaliyet gösterdiğiniz halde o taktirde bu adımdan, bu faaliyetten tabiki rahatsızlık duyarsınız. Cumhurbaşkanımız böyle bir yapıyı kurarken, tam anlamıyla bu yürütülen enformasyon savaşına, kara propagandayla mücadele savaşına daha etkin bir yapılanma kavuşturmak için bu adımı atmıştır."
Bu yapının eleştirilmesine ilişkin Altun, böyle bir daire başkanlığının her şeyden önce ülkenin beşinci kol faaliyeti yapılabilen bir ülke olmadığını ortaya koyduğunu, farklı meslek adları altında farklı ülkelerin nüfuz ajanlığı yapılabilen bir ülke olmadığı gösterdiğini kaydetti.
"Psikolojik harekat yapılacağı söylemleriyle kamuoyu yanıltılıyor"
Altun, bu daireyle, doğrudan psikolojik harekat ve harp yapılacağı gibi söylemlerle kamuoyunu yanıltmaya çalışanların, "Uzun yıllar, 2002 öncesinde Türkiye'de halka karşı psikolojik harekat yapılan bir kültürün içinden geliyoruz." itirafında bulunduklarını, "Bir dönem devletin halka karşı yaptığı bu kültür yeniden gündeme geliyor" iddiasını ortaya koyduklarını aktardı.
Devletin çıkanlarını halk ve millet adına savunmak için böyle bir girişimde bulunulduğunu dile getiren Altun, "Birileri propaganda savaşı yürütürken, terör örgütleri propaganda savaşını yürütürken, terör örgütlerinin hamileri bir takım başkentlerde medya organları üzerinden bu söylemleri bize boca etmeye çalışırken, bunların bir takım işbirlikçileri burada beşinci kol faaliyeti yürüterek, bu faaliyetlere hız verirken devletimizin bunları seyretmesi söz konusu olamaz. Burada medya alanında yürüyen bir faaliyet var. Kamu otoritesi olarak elbette faaliyet göstermek zorundayız." diye konuştu.
"Bunu bir yıpratma kampanyası olarak değerlendiriyorum"
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, kuruma ve kendisine yönelik eleştirilerle ilgili, meslek hayatı boyunca eleştirilerden çok istifade ettiğini, siyasette de eleştirinin çok kıymetli olduğunu belirterek, eleştirinin hakaretten, iftiralardan, mesnetsiz iddialardan, sistematik yalan kampanyalarından ayrılması gerektiğini söyledi.
Nitelikli eleştirilerle de karşılaştığını dile getiren Altun, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızın kurumumuza çizdiği hedefler, bu doğrultuda ulaşmaya çalıştığımız idealler uğruna gayret sarfederken burada mesnetsiz iddialarla, yalanlarla muhatap olduğunuzda bunu eleştiri olarak görmeniz mümkün değil. Bunu bir yıpratma kampanyası olarak değerlendiriyorum. Bu kampanyaya karşı da hiç bir şekilde bugüne kadar da prim vermediğimizi düşünüyorum. Özel hayatımızla alakalı olarak hiçbir şekilde olmaması gereken müdahalelerin yapılmaya çalışıldığını, hiçbir şekilde kabul edilemeyecek şekilde yaklaşımlarla yıpratma savaşına muhatap olduğumuzu da bütün kamuoyu gördü. "
Altun, bugüne kadar hiçbir açıklama yapmadığını, bireysel olarak karşı karşıya kaldıkları mesnetsiz iddialarla ilgili kamuoyunu hiçbir şekilde meşgul etmediğini belirterek, kuruma yönelik mesnetsiz iddialarla ilgili kurumun ve kendisinin de açıklamalar yaptığını, kamuoyunun çok daha önemli ve kritik meseleler varken meşgul ettiği için üzüldüğünü kaydetti.
İşlerinin, ülkenin tanıtımını yapmak, ülkeye karşı yapılan kara propagandayla mücadele etmek, ülke ve devlet arasındaki ilişki ve etkileşimi daha da nitelikli hale getirmek, devletin söylem birliğini tesis etmek olduğunu aktaran Altun, bunların milletin ve devletin menfaatine adımlar olduğu söyledi.
Cumhurbaşkanına ve millete mahçup olmamak için gayret gösterdiklerini anlatan Altun, "Yıldırma, geriletme, susturma amacıyla yapılan bana, kurumumdaki diğer arkadaşlarıma bu çabaların bizim nazarımızda hiçbir hükmü yok. Biz zaten gayretimizden, niyetimizden geri adım atmıyoruz." diye konuştu.
Altun, mesnetsiz iddialarla ilgili belli merkezlerde kurgulanıp talimatların verildiğini, karalama kampanyalarının yoğun bir şekilde başladığının da kamuoyuna yansıdığını dile getirdi.
İletişim Başkanlığınca düzenlenen Uluslararası Doğu Akdeniz Konferansı'nın, Türkiye'nin Doğu Akdeniz politikasını dünyaya aktarmak üzere gerçekleştirildiğini anlatan Altun, konferansta Türkiye'nin tezlerinin dünyaya aktarıldığını, bu tür organizasyonlarda kurulan iş birliğinin ülke lehine kullanılabildiğini söyledi.
İletişim Başkanlığının Rusça Twitter hesabı açmasının özel bir anlamı olup olmadığı sorusu üzerine Altun, Rusya'nın Türkiye'nin önemli stratejik ilişkiler kurduğu bir ülke olduğunu vurguladı. İletişim Başkanlığının 30'a yakın dilde faaliyetleri olduğunu kaydeden Altun, farklı kamuoylarının gündemlerini de Türkiye'ye aktarmaya çalıştıklarının altını çizdi.
Altun, basın taramaları yaptıklarını, ikili ilişkilerin geliştirilmesi noktasında kurulan sosyal ilişki ağlarının faydasını gördüklerini vurguladı. Türkiye'nin tezlerini diğer ülkelerdeki kamuoyunun dikkatini çekecek şekilde aktarmaya çalıştıklarını belirten Altun, Türkiye'nin kendisini anlatmasının en önemli fonksiyonları olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin ciddi bir sahada mücadele verdiğini vurgulayan Altun, "Bu, güçlü siyasi liderlikle verilen bir mücadeledir. Bu mücadelenin hatırına biz bu anlamda uluslararası itibar başarısı elde ediyoruz. Türkiye'nin sahada ve buna bağlı olarak masada elde ettiği kazanımlar, iletişim tarafına da yansımasını buluyor. Bu yönüyle evet kamu diplomasisi çok hayatidir fakat kamu diplomasisi faaliyetlerimiz başta olmak üzere, bizim için en kritik unsur lider diplomasisidir." diye konuştu.
Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşme yapacağı ülkelerin liderlerine o ülkenin dilinde kitapçıklar hazırladıklarını anlatarak, şu bilgileri verdi:
"Lider diplomasisiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomasiyle biz uluslararası alanda, gerçek anlamda bir lig atladık. Şu an itibarıyla Türkiye, dünyanın temel, kritik meselelerinde, ortaya çıkan krizlerde fikri mutlaka alınması gereken bir ülke konumuna gelmiştir. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif, girişimci dış politikası sayesindedir, yürüttüğü lider diplomasisi sayesindedir."
Dijital Gösterim Merkezlerinde teknolojinin son imkanlarının kullanıldığını anlatan Altun, farklı bölgelerde kurulan bu merkezlerde vatandaşlara gündeme ilişkin sunumlar yapıldığını söyledi.
AA ve TRT'nin çalışmaları
İletişim Başkanı Altun, soru üzerine, Anadolu Ajansı (AA) ve TRT'nin Türkiye'nin köklü kurumları olduğunu hatırlattı. AA ve TRT'nin, Türkiye'nin tezlerinin dünyaya aktarılmasında kritik kurumlar olduğunun altını çizen Altun, şunları kaydetti:
"Anadolu Ajansının farklı dillerde yürüttüğü yayınlar, anlık olarak Türkiye'nin tezlerini dünyaya anlatmak noktasında son derece kritik bir mecra konumunda. Anadolu Ajansının fotoğraf servisi, bütün dünyada ördüğü ağ, onu son derece kritik ve kıymetli bir yere taşımış durumda. Benzer şekilde TRT, özellikle son dönemde TRT World ve TRT Arabi ile birlikte Türkiye'nin tezlerini uluslararası alana yaymak noktasında çok ciddi bir noktaya geldi. Biz şu iki kavramı çok önemsiyoruz: İtibar ve güven. Ne olursa olsun, Türkiye'nin itibarını artırmak ve Türkiye'ye olan güveni artırmak noktasında bütün kurumlarımızın çok ciddi gayreti var, olmalı. Bununla ilgili biz de elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız önümüze sürekli bu hedefi koyuyor, daha da ileri gitmek, daha da yoğun şekilde çalışmak mecburiyetindeyiz."
Türkiye-AB ilişkileri
Fahrettin Altun, Avrupa Birliği toplantılarında Türkiye karşıtı bir yaptırım kararı beklenip beklenmediği yönündeki soru üzerine, "Böyle bir beklentimiz söz konusu değil. Böylesi bir adım, uluslararası ilişkiler tarihinde atılabilecek en irrasyonel adımlardan biri olur." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikili diyaloglarını da sürdürdüğüne değinen Altun, şöyle devam etti:
"Türkiye-Avrupa ilişkileriyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu perspektif, verdiği mesaj çok açık ve net. Kamuoyumuzun da yakından bütün boyutlarıyla bildiği bir mesaj bu. Türkiye'nin milli çıkarlar ekseninde yaptığı yolculuk, ortaya koyduğu dış politika, rasyonel bir liderlik söz konusu olduğunda Avrupa ülkeleri açısından da benimsenmesi gereken bir yolculuktur. Fakat burada küçük hesaplarla ne yazık ki birtakım kendi dar alanlarında girdikleri ilişkiler dolayısıyla söz konusu olan küçük hesaplarla hareket edildiğinde Türkiye'ye dönük zaman zaman olumsuz yaklaşımlar söz konusu olabiliyor. Bizim söylediğimiz çok açık ve net bir şey var. Avrupa'nın güvenliği Türkiye'den başlar. Güçlü bir Avrupa-Türkiye ilişkileri, Türkiye'ye olduğu kadar Avrupa ülkeleri açısından da bir kazanımdır. Türkiye geldiği nokta, bulunduğu konum, kazandığı imkan ve kabiliyetler itibarıyla Avrupa için bir şanstır. Bu anlamda Avrupa'nın bunu görüp değerlendirmesi lazım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomasi trafiği
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yoğun programında her ortamda liderlerle diplomasisini sürdürdüğünü anlattı. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, "Ben koşan, terleyen bir Cumhurbaşkanı olacağım." dediğini aktaran Altun, Erdoğan'ın "yoğun bir mesaisi ve bitmeyen bir enerjisi" olduğunu dile getirdi.
Erdoğan'ın her gününü "ülkeye hizmet yarışı" olarak gördüğünü ve dakikasını bile boş geçirmemeye çalıştığını anlatan Altun, yeri geldiğinde otobüste, yeri geldiğinde kritik bir toplantıya ara vererek ülke liderleriyle görüşmeler yaptığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "dosyasına hakim" olduğunun altını çizen Altun, meselelere hazırlıklı olduğu için de muhataplarıyla görüşmelerini hızlıca gerçekleştirebildiğini dile getirdi.
Erdoğan'ın, "Türkiye, 1945'ten bu yana belki ilk defa uluslararası alanda merkeze oturma fırsatı yakalamıştır." sözünü hatırlatan Altun, şu değerlendirmede bulundu:
"Kaotik bir uluslararası zemin var. Bu anlamda artık tek kutuplu bir dünya yok. Birçok ülke açısından krizli bir uluslararası ortam var. Bu ortamdaki fırsatları değerlendirmek noktasında Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde çok önemli adımlar atabiliyor. Cumhurbaşkanımız bu sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerektiği kanaatine sahip olduğu için de önce bölgemiz, ardından da küresel coğrafyada, 'Mutlaka temel meselelerle ilgili Türkiye'nin sözü vardır ve muhataplarının bu sözü bilmesi ve buna uygun şekilde davranması için de ikna edilmesi gerekir.' yaklaşımıyla muhataplarıyla birebir açık ve net ilişki ve iletişimi tercih ediyor. Bu tabii çok yoğun bir diplomasiyi beraberinde getiriyor."
Pelosi'nin açıklamaları
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Türkiye'yi "kötü örnek" olarak gösterdiğinin hatırlatılması üzerine de Fahrettin Altun, bu ifadeleri "ciddiyetsiz" bulduğunu dile getirdi.
Pelosi'nin bulunduğu konumun, kendisini cevapsız bırakmamayı gerektirdiğini vurgulayan Altun, şunları söyledi:
"Türkiye son derece demokratik bir geçmişe sahip. Ancak ve ancak bu demokratik geçmiş, darbelerle inkıtaya uğratılmış bir geçmiştir. Peki bu darbelerin arkasında hangi aktörler vardır? Bu anlamda baktığınızda bizde güç geçişleri bir iktidardan bir başka iktidara geçiş, halkın iradesiyle olur. Bunun istisnası darbelerdir. Bu darbelerin arkasında kimler olduğu da kamuoyunun bildiği bir husustur. Dolayısıyla bunu hatırlatmak gerekir. Türkiye'nin demokrasisinin ne kadar güçlü olduğu, demokrasi kültürünün ne kadar güçlü olduğu 15 Temmuz'da bütün dünyaya, dosta düşmana ilan edilmiştir. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin arkasında kimlerin olduğu da ayrıca bir soru işareti olarak buraya bırakılması gereken bir işarettir. Temel itibarıyla bizim çok açık ve net bunu söylememiz lazım. Ne yazık ki Pelosi'nin de Türkiye karşıtı lobinin sözcülüğüne soyunduğunu üzülerek görmüş durumdayız. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın Amerikan Başkanı'yla ilişkisine bir müdahale girişimi olarak da ayrıca okunabilir, iki ülke ilişkilerine müdahale girişimi olarak da okunabilir. Ben Amerika'daki yürütme organlarının da bu olumsuz söyleme tepki göstereceklerini ümit ediyorum."
Amerika'daki Türkiye karşıtı lobinin, özellikle medya ağları ve düşünce kuruluşları üzerinden işlemeye devam ettiğinin altını çizen Altun, bu aktörlerin uluslararası alanda yürüyen güç mücadelesinde Türkiye'nin konumunu zayıflatmak için gayret içerisinde olduğunu söyledi.
"Bağımlılık tuzağından kendisini kurtarmış bir Türkiye var"
Türkiye'ye yönelen eleştirilerin hiçbir hükmünün olmadığının altını çizen Altun, şöyle devam etti:
"Burada arzu edilen şey, Türkiye'nin iddialarından vazgeçmesi. Türkiye'nin bağımlılık tuzağına yeniden kapılması, yani geçmişte olduğu gibi sorgusuz sualsiz batıcı bir paradigma ekseninde siyaset yapması. Şu an itibarıyla Türkiye'de yeni bir paradigma var. Bağımlılık tuzağından kendisini kurtarmış bir Türkiye var. Dış politikada, ekonomide, güvenlik politikalarında özgün, özerkleşmiş bir Türkiye var. Bunu da yaparken halkından çok büyük bir destek alan bir lider var. Elbette burada bir yıpratma savaşı söz konusu, bu yıpratma savaşının unsurları bunlar. Bunu hem biz Türkiye kamuoyuna iyi anlatmak durumundayız hem de diğer taraftan Türkiye'nin tezlerini Amerikan kamuoyuna bütün bu frekans bozucu unsurlara rağmen anlatmak durumundayız."
Kısa vadede Türkiye'nin tezlerini, yaklaşımlarını anlatmak için kitaplar, sosyal medya kampanyaları, konferanslar, paneller, çalıştaylar ve toplantılar düzenlediklerini belirten Altun, orta vadede stratejik iletişim kampanyaları yaptıklarını dile getirdi. Bu noktada film ve diziler gibi platformları da kullanmak durumunda olduklarını ifade eden Altun, uzun vadede de temelde stratejik aktörlere yatırım yaparak, onları Türkiye'ye sempati duyan aktörler haline getirmek üzere ilişki ağları geliştirmeye çalıştıklarını söyledi.
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde ciddi bir mücadele verdiğini ve bunun sonucunda elde edilen başarının batı başkentlerinde rahatsızlığa neden olduğunu belirten Altun, Türkiye'nin, bölgesinde her zaman etkin bir ülke olduğunu dünya kamuoyuna anlatmak ve bunu kabul ettirmek gerektiğini sözlerine ekledi.