, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenirken, "Türkiye yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır" dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'deki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekâtları, Libya'daki meşru yönetime verilen destek ile Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele eden Azerbaycanlıların yanlarında yer almalarının ülkenin ve TSK'nın tarihine altın harflerle geçen zaferler olduğunu anımsattı.
"Türkiye yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır"
Dört bir yanda yaşanan krizlerin, TSK'nın tüm gücü, imkânı ve vaktiyle vatan savunması, milletin menfaatlerinin korunması, devletin gücünün artırılması hususundaki görevlerine odaklanmasının ne kadar hayati, ne kadar isabetli, ne kadar elzem olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ordusu, devletinin ve milletinin emrinde olmayanların kendi içinde birliğini, beraberliğini sağlayamayanların sonuçta hem istiklallerini hem geleceklerini kaybettikleri bir dönemde Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik olarak yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır. Temennimiz, ülkemizdeki darbelerin ve darbe girişimlerinin siyasi ve sosyal ayağını teşkil eden kesimlerin de bir an önce aynı idrak düzeyine ulaşmaları, aynı yerli, millî, sivil, vizyoner yaklaşıma kavuşmalarıdır. Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ve sonrasında yaşadıklarımız bu kesimlerin henüz ülkemizin ihtiyacı olan demokratik olgunluğuna ulaşamadıklarını ortaya koymuştur. İnsanlarımızın inancıyla ve inancının sembolleri olarak gördüğü değerleriyle mücadelesini, aksi yöndeki tüm iddialarına, beyanlarına, şovlarına rağmen bilinçaltlarında hala sürdürenler var. Bunların ellerine fırsat geçtiğinde neler yapabileceklerine ilişkin pek çok emareye hem millî meselelerde hem siyasi ve sosyal tartışmalarda sıkça rastlıyoruz. Milletimizin, 28 Şubat'ın ardından Türk siyasetinde yaptığı revizyonun mesajını hala alamayanlar olduğunu anlıyoruz. Lafzı ve ruhu ile demokrasiye, hakka, adalete, özgürlüğe saygıyı bu medeniyetin, bu toprakların, bu halkın bendesi olmayı öğrenemeyenlere milletimiz asla ülkenin yönetimini teslim etmemiştir ve etmeyecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbelerle, vesayetle, uluslararası operasyonlarla netice alma dönemi kapandığı için ülkede millî iradenin desteğini kazanma ve halkın rızasıyla yönetime gelme dışında bir yol, yöntem ve usulün kalmadığını dile getirdi.
"Tek parti faşizminin darbe ve cunta dönemleri alışkanlığıyla, milleti tehdit ederek, proje ürünü eklektik hesaplarla yola çıkarak ham hayaller peşinde koşanların sonu hüsrandır. Benzer hesapların geçmişte de çok yapıldığını ama hepsinin akıbetinin de hüsranla neticelendiğini hatırlatmak isteriz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Üzerinden çeyrek asır geçen 28 Şubat darbesinin muhasebesinin bize verdiği mesajlar işte bunlardır. Buna karşılık Türkiye'nin son 20 yılında samimiyetle ve kararlılıkla uyguladığımız eser ve hizmet siyasetimizin 81 vilayetimizde 85 milyon vatandaşımızla yüzlerce milyonluk dost ve kardeş halimizle ülkemizi getirdiği seçkin yer, istikametimizin doğruluğunun ispatıdır. Rabbimden ülkemizi bir daha darbelerle, vesayetle, ihanetle imtihan etmemesini diliyorum."
Dünyanın bir süredir köklü bir değişim sürecinden geçtiğini her fırsatta tekrar tekrar ifade ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Asırlık geçmişe sahip, küresel yönetim sistemi çökmektedir. Bu sistemin temelini oluşturan Birinci ve İkinci Dünya Savaşları hak arama değil, paylaşım mücadeleleriydi. Biz bu mücadelede maalesef masada değil menüde yer alan milletlerden biriydik. Cumhuriyetimizi kurarak ve sıkı sıkıya sahip çıkarak bu zor dönemi atlatırken çok ağır bedeller de ödedik. İkinci Cihan Harbi sonrasında galipler tarafından salt kendi çıkarlarını koruma esasına göre kurgulanan siyasal ve ekonomik işleyiş yaşanan sorunların en önemli sebebidir. Zaten sancılı olan bu sistem, soğuk savaşın sona ermesinin ardından iyice dengesizleşmiştir."
Her platformda "Dünya 5'ten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek ifade ettikleri küresel yönetim sistemindeki çarpıklığın, yaşanan her hadiseyle kendini yeniden gösterdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Suriye'de artık 11. yılına girmek üzere olan trajedinin de Afganistan'dan Irak'a, Bosna'dan Ruanda'ya, Gazze'den Yemen'e, Arakan'dan Libya'ya dünyanın dört yanında dökülen kanların, yaşanan acıların da müsebbibi bir küresel yönetim ve güvenlik sistemidir. Kendi güvenlikleri ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyen, dünyadaki diğer tüm ülkelere ve toplumlara bu önceliklerinin birer aparatı muamelesi yapanların süslü kavramlar arkasına gizledikleri kirli yüzleri artık tüm çıplaklığıyla ortadadır. Nitekim Türkiye'nin 'Dünya 5'ten büyüktür' itirazıyla başlattığı sorgulamaya, ilk anda tereddütle yaklaşanların bir süre sonra tespitimizin doğruluğunu teyide ve sahiplenmeye başladığına şahit olduk. Son olarak Ukrayna'da yaşanan gelişmeler bu gerçeği yine doğrulayan bir mahiyet arz etmektedir.
Sorunun tarafı ve hatta sebebi olan ülkelerin aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki hakemlik ve çözüm mevkilerinin de sahibi bulunmaları, işleri içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Öncelikle şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Türkiye bölgesinde barışı, huzuru, esenliği isteyen bir ülkedir. Bu tavrımızı Irak ve Suriye'den Kafkaslar ve Karadeniz'e, Akdeniz'den Balkanlar'a kadar her yerde, her hadisede gösterdik. Karadeniz'in kuzeyindeki krizde de her ikisini de dost olarak gördüğümüz Ukrayna ve Rusya'ya aralarındaki sorunları diyalog yoluyla çözmeleri çağrısında bulunduk, bu telkini yaptık."
"Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı üzüntülüyüz"
Ukrayna ve Rusya arasında yaptıkları arabuluculuk teklifi dâhil gösterilen samimi gayretin şahidinin bizzat Ukrayna ve Rusya liderleri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yine bu süreçte barış ve istikrarın temini için çok yönlü diplomatik girişimlerimizi kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz. Maalesef sonuçta korkulan oldu ve 24 Şubat'ta silahlar patladı. Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı gerçekten üzüntülüyüz." dedi.
NATO Liderler Zirvesi başta olmak üzere her platformda Türkiye'nin, Ukrayna ve Rusya arasındaki meseleye bakışını ifade etmeyi sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölgedeki durumun yaygın fiili çatışmaya dönüşme ihtimalinin belirdiği 12 Şubat'tan itibaren Ukrayna'daki 20 bin vatandaşımıza, diplomatik misyonlarımıza kayıtlı iletişim numaralarını arayarak ikazlarımızı yaptık. Bununla kalmadık, 22 Şubat'ta özellikle Ukrayna'nın doğusundaki vatandaşlarımıza süratle bölgeden ayrılmaları çağrısında bulunduk. Türk Hava Yollarımız geniş gövdeli ve sık uçuşlu seferleriyle Ukrayna'dan ayrılmak isteyen vatandaşlarımıza ve diğer ülke vatandaşlarına gereken imkânları sağladı." diye konuştu.
Hava trafiğinin kapanması üzerine çatışmanın ertesi gününden itibaren otobüslerle tahliye işleminin başlatıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çeşitli şehirlerdeki vatandaşlarımızı trenlerle önce Romanya'ya götürecek, ardından ülkemize getirecek bir çalışmanın da şu anda içindeyiz. Tahliye talebinde bulunan dost ve kardeş ülke vatandaşlarına da her türlü desteği veriyoruz. Halen Ukrayna limanlarında bulunan Türk bayraklı gemilerimizle ülke topraklarındaki tırlarımızın durumlarını da yakından takip ediyoruz. Bugüne kadar 5 bin vatandaşımız Ukrayna topraklarından ayrılarak ülkemize ve diğer ülkelere geçmiştir." ifadelerini kullandı.
Gelişmelere ve taleplere göre çeşitli kanallardan tahliye işlemlerini sürdüreceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Montrö Sözleşmesi'nin boğazlardaki gemi trafiği konusunda ülkemize verdiği yetkiyi, krizin tırmanmasının önüne geçecek şekilde kullanma kararındayız. Hep söylediğimiz gibi biz Ukrayna'nın egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinden yanayız. Rusya'nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırısını kabul edilemez görüyor, Ukrayna yönetiminin ve halkının verdiği mücadeleyi takdir ediyoruz." dedi.
"Millî çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki krizin başından beri Avrupa'nın ve Amerika'nın sergilediği kararsız tutumu, bilhassa 24 Şubat sabahından itibaren takınılan dirayetsiz tavrı, ibretlik bir vaka olarak kayıtlarına aldıklarını bildirerek, şöyle devam etti:
"Gerçi bunlar bizim geçmişte kendi sınırlarımız tehdit altındayken zaten tecrübe ettiğimiz hususlardı. Ukrayna krizinde tekrar teyit etmiş olduk. Bu süreçte bizim için önemli olan kendi duruşumuzdur. Türkiye, Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliği başta olmak üzere içinde yer aldığı kurumlar ve ittifaklar çerçevesindeki sorumluluklarını bugüne kadar harfiyen yerine getirmiştir, bundan sonra da yerine getirecektir. Kendi millî çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz ama bölgesel ve küresel dengeleri de ihmal etmeyeceğiz. Bunun için ne Ukrayna'dan ne Rusya'dan vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz.
Bunun için uğradığımız onca haksızlığa, maruz kaldığımız onca çifte standarda rağmen siyasi, ekonomik ve askeri ittifaklarımızdan vazgeçmiyoruz. Bunun için insani hassasiyetlerimizi diğer mülahazaların üzerinde tutuyor, Suriye başta olmak üzere bölgemizin her köşesinden gelen onca sığınmacıyı tüm sıkıntılarına rağmen barındırmaya devam ediyoruz. Bunun için Afrika'dan Güney Amerika'ya tüm mazlum coğrafyalarla ilişkilerimizi sıkı tutuyor, bizden yardım isteyen, desteğimize ihtiyacı olan hiç kimseyi, hiçbir toplumu, hiçbir devleti yüzüstü bırakmıyoruz."